Kayıtlar

EN UCUZ SİGARA

Resim
Kerim hızlı adımlarla Arnavut kaldırımlarında yürüyordu. En yakın bakkala girip cebinden buruşmuş kağıt paraları çıkardı ve bakkalın yüzüne bakıp: “sigara en ucuz sigara” Diyebildi. Bakkal karşısındaki genci görünce diğer müşteriler gibi ona da aynı muameleyi yapmıştı ve hiç konuşmadan arkasındaki reyondan sigarasını verip para üstünü dönüş yaptı. Birkaç bozuk parayı Kerim’in avcunun içine boşaltıp kasanın orda ki televizyona bakmaya devam etti. Kerim sigarayı bir hışımla açıp bir tanesini çıkardı ve hemen yakma gereksimi duydu. İlk dumanla beraber sigaradaki karbon monoksit ciğerlerine doldu ve kan akışına karışan katran kanını katılaştırıp akışı yavaşlattı. Bu yöntem Kerim’i biraz daha rahatlatmıştı paketlerin üzerinde yazan “sigara içmek kalbinize zarar verir” yazılarının Kerim gibi insanlar nazarında hiçbir ehemmiyeti olmazdı anlık rahatlamaları yaşlılık rahatsızlıklarına tercih etmelerinin sebebi zaten ileriye dönük planları olmamasıydı. Kerim sigarasını içerken dalgın dalg...

ANLATILAMAYACAKLAR

Resim
Ramazan elinde tespihini çekerken ranzasında uzanmış tavana astığı fotoğrafa bakarken bir yandan derin bir iç çekmişti. İçerisi hafif rutubet ve sigara dumanının sarmaş dolaş olmasıyla ortaya çıkan mayhoş bir kokuyla doluydu. Her tespihin parmakla itilip diğerlerinin yanına düşen taşı adeta kum saatini anımsatıyordu zamanı bol bol sayacaklara. Yan ranzadan elinde sazı dilinde sözü olan Arif yine dertlere derman oluyor kulakların değil tel örgülerin bile pasını atıyordu. Tahta sandalyede sigarasını içen Burak dertli dertli düşünüyor arada sessizce Arif Ağabeyinin türkülerine eşlik ediyordu. Bu koğuşa gireli çok olmamıştı on gündür yatıyordu ve önünde daha yıllar vardı, kaderin oyunu sonucu düşmüştü mahpusluğa ve hiç sitem etmedi belki de tebessümleri bir sitemdi ama kimse bir mana yüklemezdi burada tebessümlere. Ramazan türkünün etkisiyle ranzasından doğruldu ve tabakasını çıkardı gömlek cebinden. Tabakası dedesinden hatıraydı ve gözü gibi bakardı bu tabakaya “Er kişi tabakasından de...

MUM IŞIĞINDA

Resim
Siz hiç gecenin en karanlığında ve en sessizliğinde bir mum yaktınız mı? Ben yaktım…Önce bir kibrit buldum cebimde. İlk eylemimle gecenin sessizliğini yok ettim. Etrafı hafif bir kükürt kokusu kapladı.  Yanık kokusunu ufaklığımdan beri severdim. Mumdan müsaade isteyerek kibriti ona yaklaştırdım ve karanlığı kendi çabasıyla parçalayan bir alev birikintisi aydınlattı. Ben karanlığı o gece atlattım. Mumun alevi karşımda mutluluktan dans ederken onu izleyip keyif almaya çalıştım ancak neden mutlu olduğunu anlayamadım. Bu dans o derece bir incelik taşıyordu ki belki de anlamak istemedim ilk başlarda. Kendisini bitiren tüketen alevle sonuna sebep olacağını bile bile dans ediyordu mum. Hem ateş hem mum mutluydu bu ortaklıktan. Bu olayı bağdaştırıp ders çıkarmalıydım. Beynimi zorlayıp hayatımdan bir nokta aradım dakikalarca. Kararımı vermiştim mumun benim hayallerim olacağına. Hayaller…. Hayaller zaten birer mum değil midir? En bittim dediğin anda onlara sarılırsın ve en büyük karan...

SARILMAK İSTERDİM AMA...

Resim
Tevfik meyhane masasında otururken eli bir yaşlı çınarın devrilmemesi için koyulan yapay dirsekler gibi kafasını tutuyor bir yandan iki parmağı gencecik güzel bir kızı belinden kavrayıp dans eden bir erkek gibi yarısına kadar yanmış ve geri kalan yarısı kül ile dolu sigarayı tutuyordu. Sigaranın dumanı adeta yaşlı bir pavyon şarkıcısının müziğe girişi gibi yavaş ve ilerledikçe genişleyerek meyhaneye dağılarak savruluyordu. Tevfik kaçıncı dublede olduğunu sayamamıştı ancak nerden baksa bu şişeninde sonuna gelmiş sayılırdı ve son duble rakısını doldururken şişenin dibi iyice dökülsün diye gelişi güzel salladı rakı şişesinin tamamen boşaldığını düşünüp masasına koyarken sigarasından bir fırt daha çekti ciğerlerine ve bu duman kemiklerine kadar bile gitti sigaranın katranını ciğerlerinde sünger edasıyla süzüp burnundan ve ağzından dumanı yavaş yavaş salarken yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Yılların eskittiği yüzünün kırışıklıkları yanaklarının gerilmesi ile yukarı çıkıyor ve bazıla...

Y.B.B.S.S

Arkadaşım bana geçtiğimiz günlerde bir soru sordu hatta beni çok şaşırtan ve yakından tanıyanların sorabileceği bir soru. Bu soru aynen şöyleydi “neden ilk başta yazılarını direk laptopundan değil de bu eski deftere yazıyorsun?” bu soru aslında beni çok şaşırtmıştı. Bu özelliğimi bilenler kendince yorumlar yaparlar yok efendim ben eski kafalı olmayı seviyormuşum yok efendim elimde hatıra kalsın istiyormuşum en komiğide bilgisayarda hızlı yazamıyormuşum. Hızlı yazmak dışındaki bütün yorumlar doğru sayılır ama en önemli şey ne biliyor musunuz? Aramızda kalsın bilgisayarda yazı yazarken aklıma bir şey gelmiyor saatlerce ekrana bakıyorum. Mesela hiç bilgisayarda şiir yazmadım zaten bilgisayarda şiir yazılmaz o şiir olmaz bir defa mani desin eyvallah inanırım ama şiir ve yazı his,duygu ve özen işidir bence laptopta parmakların sadece plastik birkaç kutunun üzerinde gezer ama defter öyle midir,defter candır canandır,eştir dosttur defter apayrıdır gözünle kararlaştırırsın mesafeyi mesela gur...

Sende Ben Gibisin

Resim
-Abi sen bizim büyüğümüzsün bizim bilmediklerimizi bilir göremediklerimizi görürsün söylesene be abim ne olacak bu işler bu boktan hayat? -Estağfurullah kardeşim biz sadece içimizdeki yürekle yaşarız ondan böyle görürsün sen.Söyle bakalım asıl sen ne bekliyorsun ki ne duymak istersin? -Kimseye bir şey söyleyemiyorum be abi bu hayatta tek kazandığım şey kavgalar galiba onuda deli olduğum için gözü karalıkla hakediyorumdur daha kimseye sevdiğimi söyleyemedim bak kızı falan geçtim ha daha anneme bile seviyorum anacım seni diyemedim. -Anlarım seni konuşamazsın sen hatta sana şunu söylüyeyim hiçbir zaman diyemeyeceksin bir kişiye seni seviyorum diye,sana acizlik gelecek bu “seni seviyorum” cümlesi zaafın gibi hissedeceksin o kişiyi ve zaafların senin eksik yönlerin ve zayıflıkların,açıkların olduğu öğretildiği için bugüne kadar sen kimsenin duymayacağı kadar bile kısık sesle kullanamayacaksın bu sözcüğü.”Seni seviyorum” yerine “eyvallah” diyeceksin can gardaşına “iyi ki varsın” di...

D*KT*L*

Resim
 Bu bayram bizimkilerin ısrarı ve hazırlıkları sonucu dedemlerin yanına bayramlaşmaya ve biraz da doğal tatil yapmak için köye gitmiştik,zaten biz her tatil ve bayramda köye giderdik sıçarım yapmacık şehir yapısına ve kimsenin kimseye selam vermediği tatil köylerine.Bir kere insan yan tarafında kalan kişiden bir kase şeker almadan olur mu hadi şekeri de siktir ettim bari bir selam verip alalım.Her neyse dedemin hikayesine küfür karıştırmamak gerek sonuçta yaşlı başlı adam kulakları zor duyuyor zaten hatta işine geleni duyuyor desek daha gerçekçi olur.Bizim dedenin evi 2 katlı üst katta bizim eşyalar ve bazalarımız durur bir tane oda var tam salonun en köşesinde daima kapısı kilitli ufaklığımdan beri hep merak etmişimdir o odayı hatta kapının köşesinde çivi çakılı anahtarı tam olarak orada duruyordu ve hala orada duruyor.Ben her gittiğimizde o kapının önünde durur kapıyı açmak için zorlardım ufakken az düşmedik yada süt içip uzamaya çalışmadım değil anlıyacağınız işte boyum uzund...